17 Şubat 2012 Cuma

ANARŞİZM - MARKSİZM TARTIŞMASI

 birinci enternasyonelden beri süregelen bi şey bu, benim fikrimce mutlaka bir ara yola ihiyacı var. çünkü bu iki ideoloji de tahakkümün bitmesini amaçlıyor. Karl Marks tahakkümün ekonomik ve sınıfsal analizini yapmış birisi ve sonunda dünyanın bütün işçilerini birleşmeye çağırıyor. Bakunin de farklı birisi sayılmaz; devleti bir baskı ve sömürü aracı olarak gördüğünden ona karşı çıkmış. peki bu iki grubun anlaşamadığı nokta nedir?

 özleri aynı olsa da yolda ayrılıyorlar; marksistler üretim araçlarının devletin olmasını savunup özel mülkiyeti kaldırmayı amaçlarken anarşistler devletin top yekün yok edilmesini istiyor. anarşistlerin haklı çıktığı bir nokta var burada; çünkü Marks'ın da itiraf ettiği üzere devlet git gide ufalıp yok olacağı yerde giderek büyümüş ve sömürü ilişkilerinin aracı haline gelmiştir.

 peki devleti yok etmek mümkün müydü? benim inancıma göre imkansız denebilecek bi şey olmadığından bu soruya hayır demeyeceğim. çünkü devlet bir başlangıcı olan bir kurum. tarım yapılmaya başlandıktan sonra yaşanan nüfus artışı nedeniyle var. dolayısıyla onu var eden nedenler yok olduğunda o da pek a la yok olabilir. milyon yıllık insanlık tarihinde maksimun 5000 yıllık bi geçmişi var, yani devede kulak anlayacağınız.

 bu soruyu şimdi de bu tartışmanın yaşandığı dönem için soralım, merkezi devlet yeni yeni şekillenirken böyle bir şeyi sormak tabi ki mantıklıdır. peki ama devlet dışında tahakküm araçları yok muydu? ekonomik kölelik, cinsiyetçilik, ayrımcılık...? bunlarla mücadele için benim fikrimce devlet bir araç olarak kullanılabilir, sadece tahakküm ilişkilerine yön verdiğinde devlet tehlikelidir, fakat bu her şeyde ortaya çıkabilecek bir tehlike. bir kalem bile silah olarak kullanılabilir, değil mi?

 bir de devlet dediğimiz şey uzun bir dönem vergi almak, ya da sömürmek dışında bir şey için kullanılmadığından olumsuz tonlayabilir fakat neticede insanların iyiliği için olması gereken bir örgütlenme biçimidir. yani üretim araçlarının devletin elinde olması ya da özel mülkiyetin kalkması yabancılaşmanın olmadığı ve yurttaşların doğrudan yönetimde yer aldığı bir devlet için olağanüstü bir fikirdir.

 hemen burada bir açıklama girmeliyim; özel mülkiyetin olmaması ya da eşitlik fikrini rekabeti öldürücü ya da adalete aykırı bulanlar var. onlara katılmıyorum, özel mülkiyetin kalkması kişinin kendi emeğiyle kazandığı bir şey üzerinde söz sahibi olmaması anlamına gelmez, gelmemeli. eşitlik ise kölelikte eşitlik ya da haksızlığa tahamül anlamına gelmez gelmemeli. gerçek anlamları düşünüldüğündü bu fikirler hem bireyin hem toplumun yararınadır.

 şimdi bana soracaksınız, peki neden bu olağanüstü tasvir gerçek olmadı? evet olmadı, ama bir şeyin gerçek olmaması o fikrin kötü olduğu anlamına gelir mi? siz bir kaç denemeden sonra hedeflerinizden vaz mı geçersiniz yoksa strateji mi değiştirirsiniz? gelelim neden olmadığına, böyle fikirler bürokrasilerin geleceği belirlediği yerlerde yeşeremez. yani ben burada klasik algıyı yıkıyorum, bir merkezi ele geçirip tepeden aşağıya devrim yapma fikri bana çok anlamsız geliyor. neden bu kadar büyük alanları isteyelim ki? önce kendimiz bu ilkelerle yaşamalıyız, sonra çevremizi bunun doğruluğuna ikna edebiliriz. tabi inanmayanlar kendi yollarını istedikleri gibi çizebilirler bize dokunmadıkları sürece. böylece temelden bir örgütlenme yaşanır. bununla birlikte eşitlik, adalet, kardeşlik, özgürlük gibi ilkeler işin aslı size faydalı olur, bu nedenle önemlidirler. tabi bütün bunlar aynı fikirde olduğumuz insanlar için, kusura bakmayın siz nefret duyuyorsanız, insanları eziyorsanız ben sizi bu güzel dünyaya alamam. değişin ve öyle gelin bi zahmet. biz sizin kurtarıcınız değiliz.

 evet size klasik bir yol gösterici gibi yaklaşmadım çünkü ben hem marksizmin hem de anarşizmin temelde insanları özgürleştirmek ve mutlu etmek için var olduğuna inanıyorum. bu temel ilkeye, eşitliğe, kardeşliğe, adalete sahip çıkıldığı sürece aşılmayacak yol yok, stratejiler ve tecrübeler sadece teknik birer detay. eğer diyorsanız ki neden istediğim olmuyor, neden böyle bir dünya kurulmuyor? dünyanın işleyiş biçimi sizin isteklerinize göre değildir, rüzgar sizin yelkenlerinizi şişirmek zorunda değil, o zaman hiç bi yolculuğa çıkmamamız gerekir ve böyle saçma bi dünyada yaşamak ister misiniz?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder